The Guardian gazetesine göre İngilizce yazılmış en iyi 100 romandan biri. Okur yorumlarına göre “çok zekice” ve “vahşi”. Kitabın yazarı Evelyn Waugh’un kendi sözleri ise şöyle: “Bu neşeli öykü her ne kadar kaygının ve sıkıntının kol gezdiği günlerin bir meyvesi olsa da aslında yazarının tuhaf bir mutluluğa sahip olduğu bir dönemde yazılmıştır.”
Gazeteciliğin kalbi Londra Fleet Street’te atar. Daha doğrusu önceden matbaanın, sonra gazeteciliğin, bugün ise bankacılığın kalbi. Roman da burada, Londra’nın en işlek caddelerinden birinde başlıyor. Aynı anda hem “çok satanlar”ın yazarı hem de entelektüel olabilen John Boot, Garabet gazetesi adına hayalî ülke İşmaelya’ya gidip muhabirlik yapmak ister. Çok “ümit vaat eden” bir savaşa ev sahipliği yapmaktadır İşmaelya. Ancak göreve bir yanlış anlama sonucunda, aynı gazetede pastoral yaşamdan kesitler sunan William Boot gönderilir. Söz konusu yanlış anlama sürerken halkla ilişkiler projelerinin nasıl yürütüldüğünü öğrenir, diğer yanlış anlaşılmalar bittikten sonra ise savaşın sürdüğü İşmaelya’ya giderek kitabın esas temasına yoğunlaşırız: Haberlerin kimler tarafından ve nasıl üretildiğine.
(Fleet Street’in 20. yüzyılın başlarında çekilmiş bir fotoğrafı. Sherlock Holmes da bu caddede önemli maceralar yaşamış.)
İşmaelya’ya gönderilen tek muhabir William Boot değildir. En çarpıcı haberleri en hızlı şekilde basabilmek için gazeteler birbirleriyle yarışmaktadır. Ne yazık ki savaşta tarafların kim olduğu belli değildir, sadece vatanseverler ile hainlerin savaştıklarını öğrenir Boot. Gazete şefi ona sıkıca tembihlemiştir, Garabet vatanseverleri desteklemektedir. Rakip gazete Gudubet de aynı yayın politikasını izler. Tarafların belirsizliği, isimlerin benzerlikleri, muhabirlerin sayıca çokluğu; bir odada kapalı kalmışlarcasına bir kişiden diğerine sırayla akan anlatı aslında hepsinin ne kadar önemsiz olduğunu söylemek ister gibi. Daha da fenası, biz okurların da aynı karmaşanın içinde böylesine sıradan olduğumuzu…canımızı sıkmadan, bizi güldürerek söyler.
Evelyn Waugh gazetecilik yaptığı zamanlarda şahit olduklarını yansıtır William Boot aracılığıyla, “uydurma haber yazmak, haber yazmayı öğrenmek için iyi bir alıştırma olur,” tavsiyesinde bulunur. Gazetelerin tek amacı daha fazla satmak, en büyük şoku yaratmak, iyi iş yaparak değil ama nüfuz sahiplerini, toplumdaki önemli kişileri etkileyerek prestij sağlamak oldukça muhabirler de kendilerini öne çıkarmak ve daha başarılı görünmek için ufak hilelere başvurabileceklerdir. İşin sonunda herkesin bir pay alabilmesi için kimi zaman yalan habere başka gazeteler de ortak olacak; belki de hiç olmayan ve olmamış bir şey, yazıldığı için kendini gerçekliğe dönüştürecektir. Waugh ironiyi en keskin biçimiyle kullanırken bazı okurlar tarafından “vahşi” diye nitelenmiş ama yazdıklarının sahici olmadığı asla düşünülmemiş.
Elbette, bunların hiçbiri ilk defa İşmaelya’da yaşanmıyordur. Her şey tekrardan ibarettir. William başlangıçta konuşma ve yazışmaların gizli anlamlarını çözemeyip, ilgilenmemesi gereken durumlara odaklanırken tecrübeli muhabirler sayesinde ipuçlarını takip etmeyi öğrenir. Hiç okumadığı veya bizzat görmediği şeyler hakkında yazı yazma yeteneği edinir. Bu kötü düzeni bozabilecek kişiler ancak William Boot kadar saf ve talihsiz kişiler olabilir, diye düşünen okur için romanda bazı sürprizler yaşanır. Saflığını aşamalı şekilde kaybedecek gibidir. Pastoral kesitler sunduğu köşesini yazmaya devam etmek, şehrin dışındaki sakin hayatını sürdürmek istediğini ısrarla dile getiren William bu isteğine ne kadar sadık kalabiliyor, okumaya değer.
Brideshead’e Son Gidiş romanında savaş öncesine ait yaşantılara bir askerin gözünden bakan Waugh, Flaş Haber! sayesinde tam da kitabın ismine uygun olarak (belki de hiç yaşanmayan) bu sefer bir muhabir olarak savaşın içinden canlı yayın yapar. Savaşın sadece bir “ticaret” olduğunu söyler. Aynı fikirlerin farklı şekillerde yorumlanması ve birbirine çok zıt gruplarca sahiplenilmesi, yalan haberlerin oluşumunu okurken sosyal medyayı kullanma biçimlerimizi hatırlayarak şaşırmamız, bazen büyük ödül törenlerinin işini hakkıyla yapmayan “işbilir”ler için düzenlediğini anlamamız bu romanın neşesini ciddiye almak için yeteri kadar sebep veriyor. Waugh komedi unsurlarını yanlış anlamalar ve haber yazım “teknikleri” üzerinde kullanırken geriye kalanları gerçekçilikle anlatmış. Bir muhabirin haber yakaladığını öğrenen diğerleri daha hırsla yarışırlar, bazense yarışma güçlerini kaybedip birbirlerini tekrar ederler. İşlenmiş bilgiye dönüşemeyen verilerin sonsuz kez dolaşıma sokulması gibi. Bu gerçeklik hem sosyal medya aracılığı ile maruz kaldığımız haber yağmuru hem de dünyada olup bitenler bakımından bugün de çok güncel. William Boot kadar sıradan ve olaylardan bihaber kişilerin kendilerini akışın ortasında bulup üretime dahil olması, anlamsız da olsa yayılma hızı sayesinde kendi kendine güç kazanan mekanizma ve bunlarla gelen karamsarlık hissi biz okurlar için de yabancı değil.
Basın korkunç derecede güçlü olsa bile umut her zaman var, yazarın söz ettiği neşenin varlığı da buna bağlı. William Boot, bir yere yetişme ve yazma zorunluluğu olmadığı için kalemini rahatça bırakabildiği an umut belirmiş olmalı. Romanı Türkçeye kazandıran Emrah Serdan, kitabın sonsözünde “gündem stres bozukluğundan uzak günlerde okumanız temennisiyle,” diye yazıyor. Aynı temenniyi tekrarlıyoruz.